Anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri (ACE-İ) ve anjiyotensin reseptör blokerleri (ARB) antiaritmik olarak kabul edilen ilaçlardan değildir. Ancak son yıllarda bu ilaçların atriyal fibrilasyon (AF) tedavisinde olumlu etkileri olduğu dikkati çekmiştir. Bu nedenle AF’li ya da AF gelişim riski yüksek olan hastalarda bu ajanların koruyucu rolünü araştıran birçok çalışma yürütülmektedir.
Genellikle retrospektif olarak yapılan çalışmalarda anjiyotensin II (ATII) antagonizmasının yeni gelişen AF’yi önlediği, AF tekrarını azalttığı, hastalarda sinüs ritminde geçirilen süreleri uzattığı izlenmiştir. Bu etkileri açıklamak için çeşitli mekanizmalar ileri sürülmektedir:
- Atriyal fibrilasyonun etiyolojisinde sol atriyal basınç artışı ve sol atriyal duvar geriliminin artması önemli bir rol oynamaktadır. Anjiyotensin II’nin blokajı ile sol atriyal basınç ve duvar geriliminde sağlanan azalma AF riskini azaltmaktadır.
- Anjiyotensin II, fibrozisi uyarmakta ve atriyumlarda elektriksel olarak heterojen bir ortam yaratmaktadır. Fibrozisin önlenmesi AF gelişimini önleyebilecektir.
- Yüksek ATII düzeyleri inflamasyonu tetiklemektedir. İnflamasyon ile AF ilişkisi son yıllarda ayrıntılı olarak incelenmiş bir konudur. Anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri ve ARB inflamasyonu önleyerek AF gelişimini azaltabilmektedir.
- Atriyal fibrilasyonun kendisi atriyumlard yapısal ve elektriksel yeniden şekillenmeye neden olarak AF’nin kalıcı olmasına zemin hazırlar. Bu yeniden şekillenmede ATII önemli bir rol oynar. Atriyumlardaki yapısal ve elektriksel yeniden şekillenmenin önlenmesi A>F tekrarlarını önleyebilecektir.
- Anjiyotensin II sempatik aktivite artışına neden olur. Özellikle genç hastalarda gözlenen adrenerjik AF’lerin bir kısmı ATII antagonizması ile önlenebilir.
Randomize olmayan ya da retrospektif değerlendirmelerin yapıldığı bazı çalışmalarda ACE-İ ve ARB’nin çeşitli klinik durumlardaki etkinlikleri değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Sol ventrikül sistolik disfonksiyonu: Anjiyotensin dönüştürücü enzim blokerleri trandolapril ve enalapril ile sol ventrikül sistolik fonksiyon bozukluğu olan hastalarda yapılan çalışmalarda bu ilaçların AF gelişim sıklığını azalttığı izlenmiştir. Yine aynı grup hastalarda ARB ile yapılan çalışmalarda ise candesartan ve valsartanın yeni AF gelişimini önlediğine ilişkin kanıtlar elde edilmiştir. Bu çalışmalarda elde edilen sonuçların ilaçların özelliklerinden daha çok grup etkisinden kaynaklandıkları düşünülmektedir.
Hipertansiyon: Hipertansyon ve eşlik eden sol ventrikül hipertrofisi olan hastalarda losartan ve atenololün karşılaştırıldığı büyük bir çalışmada losartanın atenolole göre yeni AF gelişimini belirgin olarak azalttığı izlenmiştir. Buna karşın ACE-İ’nin denendiği bazı büyük hipertansiyon çalışmalarında ise ACE-İ ile denenen diğer ajanlar arasında AF gelişimi açısından bir fark saptanmamıştır.
Açık kalp cerrahisi sonrası gelişen AF’nin önlenmesi ve kardiyoversiyon etkinliğinin arttırılması amacıyla denenen ARB’nin de bazı çalışmalarda olumlu etkileri olduğu izlenmiştir. Tüm bu çalışmaları değerlendiren metaanalizlerde de ACE-İ ve ARB’nin AF gelişim riskini azalttığı saptanmıştır.
Her nekadar birçok çalışma bize ACE-İ ve ARB’nin AF gelişimini azalttığına işaret etse de bu çalışmaların retrospektif olması ve bazı faktörlerin bu nedenle kontrol altına alınmamış olması bu konuda kesin bir yorum yapılmasını engellemektedir. Devam eden prospektif kontrollü çalışmaların yakında yayınlanacak sonuçları bize bu konuda daha sağlam fikirler verecektir.