AF tekrarlama eğiliminde olan bir ritm bozukluğudur. Ancak, hastalığın tekrarlayıp tekrarlamayacağı ve tekrarlarsa, bir sonraki atağın ne kadar süre sonra olacağı bilinemediğinden, hastaların atak sırasında aşırı derecede semptomatik olmaları ya da uygun hız kontrolüne rağmen hemodinamik sorunlar yaşamaları gibi nadir durumlar dışında, antiaritmik tedavi başlama endikasyonu yoktur. Benzer şekilde, iskemik serebrovasküler olay öyküsü olan ya da tromboemboli için çok yüksek risk taşıyan hastalar dışında da bu durumlarda antikoagülasyon önerilmez.
Tekrarlayan paroksismal (atakların kendiliğinden sonlandığı) ya da persistan (atakların farmakolojik ya da elektriksel kardiyoversiyon ile sonlandırıldığı) AF’u olan hastalarda, antiaritmik tedavilerin etkileri oldukça yaygın araştırılmış olan bir konudur. Bu durumlarda verilen tedavinin, tromboembolik olaylar ya da kalp yetmezliği gelişme sıklığını azalttığına, ya da mortaliteyi olumlu yönde etkilediğine ilişkin bir kanıt yoktur. Bu nedenle, sinüs ritminin idame ettirilmesi ya da atakların seyrekleştirilmesi amacıyla antiaritmik tedavinin, sadece ataklar sırasında ciddi semptomları ya da hemodinamik bozuklukları olan hastalara verilmesi uygun görülmektedir. Özellikle proaritmi açısından yüksek riskli hastalarda, antiaritmiklerden mümkün olduğunca kaçınmak gerekmektedir.
Paroksismal ya da persistan AF’lu hastalarda sistemik emboli riskinin kronik AF’lu hastalardan daha az olmadığı bilinmektedir. Bu nedenle, hiçbir risk faktörü olmayan hastalar dışında tüm hastaların antikoagüle edilmeleri önerilmektedir.